Geçtiğimiz çarşamba günü Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye, yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pazeşkiyan’ın yemin törenine katılmak üzere bulunduğu İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğrayarak şehit oldu. Menfur olayın nasıl gerçekleştiği hala gizemini korurken, İran’da son dönemde önemli simalara yapılan suikast ve saldırıları yeniden gündeme getirdi. Özellikle 2010 yılından sonra İran’da, yabancı ülkeler tarafından gerçekleştirilen saldırılarda çok sayıda önemli sima hayatını kaybetti. Ülkede son 12 yılda 7 büyük suikast gerçekleşti.
İran’da 2010’dan sonra, üst düzey yetkililer ve bilim insanlarını hedef alan suikast ve sabotajlarda ciddi bir artış yaşandı. Fizik alanındaki çalışmalarıyla bilinen Mesud Alimuhammedi, 12 Ocak 2010’da evinin önünde motosiklete yerleştirilmiş bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. İran, saldırıyla ilgili İsrail ve ABD’yi suçladı. Aralık 2010’da saldırının faili olarak yakalanan Mecid Cemali Feşi, saldırının arkasında İsrail’in olduğunu itiraf etti.
Takvimler 29 Aralık 2010’a geldiğinde İran’ın nükleer programındaki isimler hedef alınmaya devam etti. Bu kez Şehid Beheşti Üniversitesi’nde nükleer alanda çalışmalar yürüten iki profesör hedef alındı. Seyir halindeki aracına yerleştirilen uzaktan kumandalı bombanın patlatılması sonucu, İran Atom Enerjisi Kurumu bünyesinde kuantum fiziği alanında çalışmalar yürüten profesör Mecid Şehriyari yaşamını yitirdi. Aynı gün nükleer fizik profesörü olan Feridun Abbasi’ye de saldırı düzenlendi, ancak Abbasi ağır yaralı olarak kurtuldu.
İran füze teknolojisinin mimarı olarak anılan Tuğgeneral Hasan Tahrani Mukaddem de 12 Kasım 2011 de Tahran yakınlarındaki bir füze üssünde yaşanan devasa patlamada hayatını kaybetti. Patlamada Mukaddem ile 17 asker de öldü. Natanz’daki uranyum zenginleştirme merkezinde görevli nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen de 11 Ocak 2012’de Tahran’da arabasına yerleştirilen bombanın patlatılması sonucunda yaşamını yitirdi. Ruşen’in yanında bulunan şoförü Rıza Kaşkayi de saldırıda hayatını kaybetti.
Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2020’de Bağdat’ta ABD saldırısında öldürülmesinden sonra Tahran’ın göbeğinde gerçekleşen en büyük olaylardan biri de Muhsin Fahrizade’nin öldürülmesi oldu. Nükleer programın mimarı bilinen bilim insanı Muhsin Fahrizade’nin öldürülmesi, istihbarat zaafı tartışmalarını beraberinde getirdi. Hükümete bağlı istihbarat teşkilatları, yetkilileri zafiyetlerle ilgili birbirlerini suçladı. Saldırıyla ilgili suçlanan İsrail’den ise suikastı resmen kabul eden bir açıklama gelmedi. Batı medyasında saldırının Mossad tarafından gerçekleştirildiğine dair haberler yer aldı. Mossad’ın eski başkanlarından Yossi Cohen de Haziran 2021’de İsrail televizyonunda yaptığı açıklamada, Fahrizade suikastının Mossad’ın “gözetimi altında” olduğunu söyledi.
Güvenlik uzmanlarına göre İran’da gerçekleşen suikastlar iç güvenlik ve istihbarat servislerinin potansiyel tehditleri tespit etme ve önleme kapasitesinde bazı zayıflıklar olabileceğini gösteriyor. Özellikle üst düzey askeri ve bilimsel figürlerin suikasta uğraması, kritik bilgilerin korunmasında ve hassas hedeflerin güvenliğinin sağlanmasında eksiklikler olduğuna işaret ediyor. Uzmanlar İran’da siber güvenlik açıklarının hassas bilgilerin dış güçler tarafından ele geçirilmesine veya kritik altyapılara saldırılmasına olanak tanıyabileceğine dikkat çekiyor.